Godzilla x Kong: The New Empire sıkılmadan izlenir. Tam da beklediğiniz gibi, Godzilla’yı ve Kong’u bolca kükrerken, Amerikan güreşi numaraları yaparak dövüşürken ve birkaç 3. Dünya şehrini yok ederken göreceksiniz. Bu kısımlar oldukça eğlenceli ancak filmin başka numarası yok.
Film izlemek tek yönlü kalmadığı ve eserin niteliği ne olursa olsun seyredende duygular, ilhamlar ve düşünceler oluşturabildiği ölçüde değerlenir ve dünyanın en kötü üç boyutlu filmi Robot Monster da en azından bunu başaran bir yapıttır.
Ghostbusters: Frozen Empire, miras bu kadar büyük olmasa, azıcık eğlenme bahanesiyle izlenip unutulacak bir film ancak ilk filme bu kadar yakın durması onu aşmak konusundaki beceriksizliğini gözümüze sokuyor.
Dune: Part Two, çölün ortasına kurulmuş bir lunapark gibi görkemli ve heyecan verici. Her şeyiyle büyük, çok büyük bir film ve başladığı andan itibaren seyirciye bunun havasını atmayı seviyor. Bu konudaki en büyük desteği de -belki özel efektlerinden bile çok- Hans Zimmer’in
Babak Payami’nin Gizli Oy’u sakin akışıyla, oyuncu ekonomisiyle, akıllıca kullanılmış sembolizmi ve mecazlarıyla, İsveç-Norveç çelişkisini bir mutfağa sığdırmayı başaran Bent Hamer’in Mutfak Öyküleri (2003) filmi kadar önemli bir yere sahip.
“Kara Kafa, dost ülke Almanya’nın onuru ile oynadığı için hem Türkiye’de gösterimi hem de yurt dışına çıkarılması yasaktır.” Böylesi deneysel bir filmin herkes tarafından mutlaka seyredilmesi gerektiğine inanıyorum. Hiç değilse, başına gelen onca badirenin hatırına. Ne dersiniz?
İlgi Alanı (The Zone of Interest, 2023) ışık, ses ve görüntü çalışmasıyla öne çıkan, göstermekten çok ima etmeyi, hissettirmeyi tercih eden özgün bir soykırım filmi. Tavsiye ederim.
Çocuklar çoğunlukla Kore-eda filmlerinde kilit bir işleve sahipler ve karakterler arasındaki bağlantıları tesis ediyorlar. Canavar (2023) da bu özelliklere sahip bir film. Seyircisini geniş bir duygu yelpazesinde gezdiren, sade ama vurucu bir drama.
Divinity’nin (2023) hem içeriği hem biçimsel tercihleri nedeniyle herkese uygun bir film olmadığını kabul ediyorum, farklı bir görsel-işitsel deneyim sunan kült filmlerden hoşlanmayanlar uzak dursunlar ama bence sinema denilen şey, tam da bu sınır ihlalleridir.
How to Have Sex adlı film, ismine, afişine ve bir daha ismine bakıldığında hormon yüklü, erotik soslu, romantik gençlik komedisi gibi duruyor. Bu önyargıya kapılarak izlemeyip es geçmek olası. Ama izleyince ilk izlenimin aldatıcı olduğunu görmek bir olasılıktan da öte vakıa.
Poor Things (2023), hakkında kopartılan fırtınaya kıyasla zayıf bulduğum bir film oldu. Öncelikle Sezar’ın hakkı Sezar’a: Emma Stone ve Mark Ruffalo harika oynamışlar.
Öğretmenler Odası, metniyle, gerilimiyle, atmosferiyle sahiden kalburüstü bir yapım. Senaryoda İlker Çatak ile birlikte Johannes Duncker’ın imzası var. Özellikle Leonie Benesch ilkeli ve takıntılı öğretmen rolünde resmen döktürüyor.
Five Easy Pieces, Nicholson, Eastman ve Rafelson’un normal hayatlarında temsil ettikleri değerleri yansıtan çok özel bir filmdir ama onu evrensel kılan özelliği, hayatının belirli bir aşamasında iki arada bir derede kaldığı için hangi yöne gideceğini bilemeyen isyankâr gençliğin sorunlarına, çelişkilerine ve sıkışmışlık
Hayat’ta daha önceki Zeki Demirkubuz filmlerinde yer alan temaların birçoğu var. Ama Demirkubuz’un bu filmdeki bazı karakterleri yapılandırma tercihleri ve bazı olayları anlatma biçimiyle sinemasında birçok “ilk”in yaşandığına şahit oluyoruz.
Son tahlilde Fallen Leaves / Sararmış Yapraklar, bir aşk, sevgi ve dostluk filmi. Sinemada yalnızlığın bu kadar basit ve sade ama bu denli dokunaklı ve sarsıcı bir şekilde anlatıldığı çok fazla film yoktur.
Derviş Zaim’in Kıbrıs’ın ünlü dolandırıcısı Mustafa Serttaş’ı anlattığı Tavuri (2023), Türk sinemasında pek rastlamadığımız ölçüde özgün ve yaratıcı bir belgesel. Tavsiye ederim.
Sinemadaki büyüme hikâyeleri daha çok diyaloğa dayalıdır ama Close öyle değil. Filmde bir sürü iyi düşünülmüş, duyguları açığa çıkaran ve farklı anlamlara alan açan sahne var.
“Sisu, Fince bir kelimedir. Çeviride tam karşılığı yoktur. Durdurulamaz yiğitlik ve sarsılmaz azim anlamına gelir. Artık umut kalmayınca Sisu kendini gösterir.”
Kör Noktada merak duygusunu sürekli diri tutan, anlatımı dinamik, ritmi yüksek bir film. Michael Haneke’nin Cache ve Francis Ford Coppola’nın The Conversation filmlerini anımsatan bir muamma anlatısı var.
Andrey Tarkovski insanın anlam arayışına ortak olan filmleri, “hakiki filmler” olarak adlandırıyordu. Pablo Vierci’nin aynı adlı kitabından uyarlanan Kar Kardeşliği, bu bağlamda hakiki bir film, hem de en hakikisinden. İzlemenizi tavsiye ederim.