Festivaller, yarışmalar, ödüller sinemaseverlerin ve sektör bileşenlerinin gündemini meşgul etmiştir her zaman. Söz konusu ödül olunca bu ödülleri dağıtan jüriler ve jüri sistemi tartışmaların odağında olmuştur hep. Kim vermiştir bu ödülleri? Neye göre vermiştir? Yetkin midir ki bu jüri? Kim oluşturmuştur bu jüriyi?

Sektörün önemli isimlerine 4 soruyla konu hakkındaki görüşlerini sordum. Cevaplar, yorumlar, düşünceler, duyuşlar biraz aynı, biraz farklı farklı…

Semra Güzel Korver

[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]

Atilla DORSAY / Sinema Yazarı

blank

Jüri bir festivalin neresindedir?
Jüri bir festivalin yüreğindedir. Bir jüri üyesinin, festivalin ve ele aldığı sanatın ruhunu sezmiş, özünü kavramış, geçmişine ilgi duymuş ve hayatında o sanatla radikal bir ilişki kurmuş biri olması gereklidir. Ayrıca da adına tarafsızlık dediğimiz ve her türlü yargılama işleminin doğasında var olması gereken özelliğe de sahip olmalı, kişisel bağlarını, önlenemez yakınlıklarını ve değerli dostluklarını kale almadan, saha dışına atarak karar ve hüküm vermesini bilmelidir.

Jüriyle festivalde yarışan filmin arasındaki mesafe nedir / ne olmalıdır?
O tartışmalı bir konu. Çünkü sanat, matematik gibi bir bilim alanı değil, temelde duygularla kavranması gereken bir alandır. En azından bana göre… Ben kendi adıma filmlere öncelikle duygusal biçimde yaklaşırım, bunu önleyemedim ve önlemeye de çalışmadım. Ama sonra bu duygusal yaklaşımı belli ölçüde aklın ve de o sanatın hem geçmiş birikimi, hem de kendine özgü kurallarıyla söz konusu olduğu ayrı bir süzgeçten geçirmek de gerekebilir. Örneğin sinema eleştirisinde sinemanın geçmişini çok iyi bilmeyen ve o film için anılması gerekli, en azından yararlı olabilecek eski filmleri hiç anmadan yazılmış bir yazı eksik kalabilir. Ama bence daha da kötüsü, filmi duygusal açıdan hiç kavrayamamış ve sadece mantıkla, alabildiğine soğukkanlı bir tavırla ele almış bir eleştiridir. O soğukluk hemen kendini hissettirir ve en azından benimle o yazı arasına girer. Aşılmaz bir buz dağı biçiminde… Şöyle de diyebiliriz: Bazen bir sanat eserinin karşısında dökülebilecek bir damla gözyaşı, değme bilginin, retoriğin ve söz cambazlığının yerini tutar, hatta önüne geçebilir.

Jüri olmanın ya da jüri oluşturmanın evrensel kriterleri nedir?
Özelde o sanatla, genelde sanat kavramıyla gerçek bir gönül bağı olduğunu göstermiş kişileri jüri üyesi yapmak. Magazin sayfalarından süzülüp gelenleri, ‘kazip şöhretleri’, hep bir adım önde olmak isteyenleri, laf ebelerini değil, herhangi bir biçimde o sanata gerçekten bulaşmış, o yolda ter dökmüş, kendisine çabasıyla gerçek bir seyirci/izleyici/okuyucu kitlesi oluşturmuş kişileri seçerek. Ve yine o alanda çok eskimiş, çağının gerisinde kalmış kişileri değil, günümüzde de olup biteni izleyen, o sanatın yorulmaz takipçileri olduğunu hissettiren kişileri.

Jüri sonuçları bir filmi için ne ifade eder / etmelidir?
Eğer o önemli, ciddi, dünyaca bilinen/tanınan bir yarışma ise, elbette o yapıt için çok değerlidir. Sinemayı örnek alırsak, bir Oscar ya da Cannes, Berlin, Venedik, San Sebastian festivali ödülleri, o film için paha biçilmez bir armağandır. Bu elbette her ülkenin kendi festivalleri için de bir ölçüde geçerlidir. Bizde Antalya, İstanbul, Ankara gibi festivaller örneğin. Ayni şeyi beli ölçüde tanınmış kısa film, belgesel film gibi daha amatörce işler için de umabiliriz. Ama ne yazık ki bizde onlar uzun ömürlü olamıyor, bir süre sonra yok oluveriyor. [/box]

[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]

Hilmi ETİKAN / Festival Direktörü-Yönetmen

blank

Jüri bir festivalin neresindedir?
Jüri sözü Fransızca “Juger” (karar vermek) sözcüğünden geliyor. Yani festivalin omurgasını oluşturacak güç bu kişilerin elinde oluyor. Jürileri iki ayrı kategoride değerlendirmek gerekir; festivalde gösterilecek filmlere karar veren kişiler (bu görevi genellikle festival tertip komitesi ya da “ön jüri” diye adlandırılan insanlar yerine getiriyor) ya da, eğer festivalde yarışma varsa, filmleri izleyerek ödül veren insanlar. Her iki jüri de önemli ama ben “ön jüri”yi daha önemsiyorum çünkü onların seçtikleri filmler festivalin iskeletini oluşturuyor, kişiliğini belirliyor. Çok önemli bir görevi yerine getiriyorlar.

Jüriyle festivalde yarışan filmin arasındaki mesafe nedir / ne olmalıdır?
Festival tertip komitelerinin, yarışmalı bölüm için jüri oluştururken dikkat ettikleri en önemli kriter, o kişilerin festival ilkelerine en uygun, en başarılı filmleri seçebiliyor olmaları. Bu iş sanıldığı kadar kolay olmuyor. Verilen parasal ödül miktarı arttıkça, jürinin üzerindeki baskı ve sorumluluk da o denli artıyor. Kısa film festivali jürileri bu nedenle daha rahat ve özgür çalışıyor denebilir. Yüksek bütçeli festivallerin, anaparayı aktaran sponsora (bu bir devlet kurumu, bir belediye, bir banka, bir özel şirket vs… olabilir) karşı, “olur da gelecekte bizi bırakır” tedirginliği olduğu için, jüriyi oluştururken ya da yarışma filmlerini seçerken tam özgür davranabildiklerini pek sanmıyorum. Jüri üyeleri, karar verirken, film yönetmeni, yapımcısı, oyuncusu ile olan dost ilişkilerini bir tarafa bırakıp tarafsız karar verebilmeli. Bu gerçekleşiyor mu derseniz, tam olarak ne diyeceğimi bilemiyorum. Bazen “evet”, bazen “hayır”. Ama sanırım “evet”in oranı yine de yüksek.

Jüri olmanın ya da jüri oluşturmanın evrensel kriterleri nedir?
Tarafsız olabilmek, sinema konusunda deneyimli ve birikimli olmak, diğer jüri üyeleri ile uyumlu çalışabilmek, iş disiplinine sahip olmak, en başta gelen özellikler.

Jüri sonuçları bir filmi için ne ifade eder / etmelidir?
Bir yarışmada ödül almak, her yönetmenin arzusudur. Fark edilmek, emeğin onurlandırılması gerçekten heyecan verici. Ödül alan kısa film yönetmenleri, daha büyük bir heyecan ve cesaretle yollarına devam ediyorlar. Ödül alan uzun metraj film ekibi üyeleri ise (yapımcı, yönetmen, oyuncu, senarist, görüntü yönetmeni, sanat yönetmeni vs.) çoğu kez hem ciddi para kazanıyorlar, hem de filmin gişe başarısı, pazarlanabilir olma şansı artıyor. Kazanılmış bir ödülün, getirdiği artılar oldukça fazla. [/box]

[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]

Derviş ZAİM / Senarist-Yönetmen

blank

(Derviş Zaim sorularımı tek tek cevaplamak yerine görüşlerini bir çırpıda toplu olarak ifade etti/etmeyi tercih etti. Bölmeden sizlerle paylaşıyorum.)

Jüri oluştururken aklı başında, ne dediğini bilen, iyi yetişmiş, sağı-solu bilen insanların bulunması ikincil bir problemdir. Birincil problem festivalin bir kimliği var mı, yok mu / olsun mu olmasın mı? İkincisi böyle bir kimlik olduğunu varsayarsak, ortalıkta bulacağınız insan malzemesi, habitus böyle bir kimlik ile eklemlenebilir mi? Örüntü arz edebilir mi? Ona kan verebilir mi? Bu önemli bir sorudur.

Jüri ile festivalde yarışan film arasında bağ olmaması gerektiği konusu gündeme geldiği zaman herkes aralarında bir bağ olmaması gerektiğini ilke olarak savunacaktır. Sektörün görece olarak küçük olduğu ülkelerde ise dezavantajlar daha yaygın olabilir. Çünkü şu ya da bu biçimde, dolaylı, dolaysız herkesin birbirini tanıma, iş ilişkisi kurmuş olma veya kurabilecek olma ihtimali mevcuttur. Bu ihtimali göz önünde bulundurursak, jüriler ile yarışanlar arasındaki ilişki patikaları, geçmişte olduğu gibi ileride de şaibe yaratacağa benziyor. Şaibe patikaları arttığı zaman beliren durumun da hınç, kıskançlık veya çekememezlik ile dolu bir denizde yol almak biçiminde özetlenebileceğini düşünüyorum. Çıkar ilişkisi, sonuçlar üzerinde bu tip olumsuz sarsıntıları da beraberinde getirir. İlintili bir başka husus da ‘ödül benim istemediğim, sevmediğim veya rakibim olabilecek bir adaya gitmesin de kime giderse gitsin’ mantığıdır ki bu tavır da eş derecede zararlı olabilir.

Bu sorun nasıl çözümlenebilir? Kültür konusunda ortak değerler bütünü oturtmaya çalışmak ve her türlü kültürel faaliyeti bu değerler platformu üzerine inşa etmek meseleyi yumuşatmak için sağlıklı bir yaklaşım teşkil edebilir. Ama bu çok kolay değildir. Kültürel değerlerin sürekli olarak yeniden üretilmesini sağlayan münakaşa ve pazarlık süreçleri sakinleşmeden, kültür alanındaki tozun dumanın yatışmasını bekleyemezsiniz. Tozun ve dumanın kategorik olarak ileride her zaman olacağına inanıyorum ve bu tip bir işleyiş sürecinde az çok sağlık göstergesi buluyorum. Yine de kültürel alandaki kaosun biraz yatışmasını beklemeden herkesin kabul edebileceği yaygın değerlerden bahsetmenin mümkün hale gelemeyebileceğini tahmin ediyorum. Bu yaygın ve ortak muhtemel değerler fluluktan az biraz kurtulmadan kültürel çalkantılar süreceğe benziyor. Dolayısıyla sinema alanı da bu çalkantılardan pay almaya devam edecektir. Açıkçası jüri sancılarının da böylece devam edeceğini düşünüyorum.

Ne yapmak lazım? Sinema eser sahipleri kabaca birkaç şey yapabilirler. Birinci şıkta ülkedeki ve dünyadaki hiçbir festivale katılmama kararı alırsınız. Böyle bir seçimin filminizin pazarlama ve dağıtımı konusunda olumsuz sonuçlar yaratması ihtimali vardır. İkinci şıkta uluslararası festivallere katılmaya devam edersiniz ama ulusal festivallerden elinizi ayağınız çekersiniz. Uluslararası festivallerin ulusal festivallerle kıyaslandığı zaman gereğinden fazla önemsenmesi tavrının serinkanlı şekilde değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu şık uluslararası festivallerin daha düzgün işlediği ön kabulüne dayanır ki gördüklerim beni yanıltmıyorsa durum ne yazık ki her zaman ve her yerde öyle değildir. Üçüncü şıkta ise de haksızlık yapılma ihtimaline karşı, hatta yapılma ihtimalinin yüksek olacağını bile bile ulusal ya da uluslararası her türlü festivale katılırsınız. Bu tavır ne olursa olsun meydanı boş bırakmamak anlamına gelir. Çünkü bazen jüriler filmleri değil, filmler jürileri test ederler. [/box]

[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]

Alin TAŞÇIYAN / Sinema Yazarı-FIPRESCI Başkanı

blank

Jüri bir festivalin neresindedir?
Bir film festivalinde jüri, yarışmaya seçilen filmleri değerlendirir ve yönetmelikte belirlenen ödülleri verir. Her bir üyesi sinema ve / veya kültür sanat alemindeki konumları nedeniyle böyle bir görevin teklif edildiği kişilerdir. Dolayısıyla bir festivalin başköşesindedir jüri. Birikimini, emeğini ve zamanını o yarışmanın değerlendirilmesine adamıştır, karşılık beklemeden.

Bir jüri ile festivalde yarışan film arasındaki mesafe nedir / ne olmalıdır?
Bu sorudan kastedilenin jüri üyeleriyle yarışmadaki bir filmin yapım ekibi ve kadrosu arasında devam eden profesyonel ilişki ya da akrabalık bulunup bulunmaması gerektiği olduğunu sanıyorum. Tabii ki olmaması gerekir… Öte yandan husumet de bulunmasa daha iyi… Ama daha önce beraber çalışmış olmak, arkadaş olmak gibi faktörlerin bir önemi yok. Sonuçta herkes kendi işini profesyonelce yapar.

Jüri olmanın ya da jüri oluşturmanın evrensel kriterleri nedir?
Öyle bir kriter yok, ama teamüller var. Her sinemacı ya da kültür sanat meslek erbabı kendi bilgi, birikim ve deneyimi çerçevesinde filmleri değerlendirebilir. Genellikle jüriler sinemanın farklı dallarının temsilcilerinin bir kombinasyonu olarak görülür. En deneyimli ismin başkan olmasına özen gösterilir… Yönetmenler öncelikli tercih sebebidir jüri başkanı olarak. Birer oyuncu, yapımcı, görüntü yönetmeni, kurgucu, senarist, film eleştirmeni, sanat eleştirmeni, müzisyen, sanat yönetmeni, kostüm tasarımcısı, akademisyen, farklı disiplinlerden sanatçılar, modacı, festival programcısı, küratör, sosyal bilimler alanından isimler jürilerde yer alabilir.

Jüri sonuçları bir filmi için ne ifade eder / etmelidir?
Jüri kararları verilen ödülün prestijiyle doğru orantılıdır. Tabii ki bütün dünya Altın Palmiye, Altın Ayı, Altın Aslan vb. ödülleri kazanmış filmleri merak eder. Bu filmlerin dünya satışında avantajları olur. Elbette her film ekibi bir yarışmaya kazanmak amacıyla katılır ve bu iddiayı taşır. O yüzden ödül alamadığında kendini ‘kaybetmiş’ gibi hisseder. Oysa jüri kararları genellikle bir uzlaşmanın sonucudur… Üç / beş / yedi / dokuz kişinin her bir ödül kategorisinde üzerinde uzlaştığı eserlere ve isimlere ödül verilir. Bu yüzden kişiselleştirilmesi anlamsızdır, dolayısıyla ‘bir’ başarıdan ötesini ifade etmemelidir. Türkiye’deki gibi yarışmalarda yüksek para ödülü ön plana çıktığında işin kimyası bozulur. Artık o ödül bir prestij, izleyiciye çekici gelen bir kalite tasdiki, filmin satışını kolaylaştırıcı bir unsur, bir sonraki proje için itibarlı bir referans olmaktan çıkar. Ödül kazanç sağlayan aracı değil, kazancın kendisi olur. O noktada da tartışmalar salt niteliğe ve estetiğe dair olmaktan çıkar. Bir de bunun üstüne Türkiye gibi siyaseti bilim olarak bilip yorumlayan değil, ait oldukları kampların manifestosu olarak savunanların sekterliğini ekleyince yapıcı bir tartışma ortamı oluşmaz yıkıcı bir kavga patlak verir. [/box]

[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]

Zeynep ATAKAN / Yapımcı

blank

Jüri bir festivalin neresindedir?
Film festivallerinin en ilgi çeken bölümü genellikle yarışmalar olur. Dolayısıyla, yarışmanın sonucunu belirleyecek jüri önemli bir konumda olur. Jüri ve yarışma filmleri bir film festivalinin görünürlüğü için önemlidir.

Jüri ile festivalde yarışan film arasındaki mesafe nedir / ne olmalıdır?
Jüri olan kişi ile yarışan film arasında profesyonel bir bağın olmaması gerekir.

Jüri olmanın ya da jüri oluşturmanın evrensel kriterleri nedir?
Evrensel kriter mesleki yetkinliktir. Ancak her festival, kendi kriterleri doğrultusunda jüri oluşturur.

Jüri sonuçları bir filmi için ne ifade eder / etmelidir?
Bu tip konular çok görecelidir. Jüri kompozisyonuna, ortak kriterlere, yarışan filmlerin niteliğine göre farklılıklar gösterebilir. Film için her ödül önemlidir. Film üretimi açısından motive edicidir. [/box]

[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]

Hasan ÖZGEN / Yönetmen-Yazar

blank

Jüri bir festivalin neresindedir?
Yarışmalı festivalde jüri, bütün yarışmacıların baktığı yerdedir. Bu anlamda yarışma sonuçları açıklanana kadar son derece saygın, sonuçlar açıklandıktan sonra da şaibe ve dedikoduların merkezindedir. Festivali seyir esaslı izleyen sinemaseverler içinse jüriden çok perdede seyrettikleri önemlidir. Ve kuşkusuz herkes yarışma için kendisine göre bir sıralama yapar. Jüri sonuçları bu izleyiciler için kısmen onama ya da hayal kırıklığı kaynağıdır.

Jüri ile festivalde yarışan film arasındaki mesafe nedir / ne olmalıdır?
Mesafeleri genellikle ön yargılar oluşturur. Son tahlilde jüriler matematiksel kesinliği olan bir sonuç açıklamazlar. Jüriyi oluşturan her birey, kendini sinemacı kılan birikimler üzerinden, kültürel ve sanatsal formasyonundan kalkarak “subjektif” bir tercihte bulunur. Hep söylediğim şudur kendi adıma; “Jüriler adalet değil, beğeni dağıtır.” O nedenle jüri kararları hep tartışılır. Bu doğal! Ancak beğeni de olsa, jürinin kararını adilce yani yansız ve özel sempatilerinden arınmış olarak alması önemlidir. Kişiler üzerinden değil, önlerine konan eserler üzerinden karar verme süreçleri esas olmalıdır. Buna yardımcı olacak süreç de şudur; yarışmacılar da çeşitli yöntemlerle kendilerini ve filmlerini jüriye anımsatarak yer kapma yarışından vazgeçmelidirler. Bazen de Batıda bir festivalde ödül almış bir film, yurt içindeki bir festivalin jürisinde baskı oluşturabiliyor. Modernist bir kuşku ile “Batıda ödül almış bir filme biz ödül vermesek olmaz” diye düşünülebiliyor.

Jüri olmanın ya da jüri oluşturmanın evrensel kriterleri nedir?
Bu sorunun bir yanıtı var mı bilmiyorum. Bana toplumlar kültürel altyapıları ve sinema sanatlarının gelişkinliğine bağlı olarak çeşitli çözümler buluyorlar sanırım. Benzer yanları var ama birbirinin aynı yöntemler olduğunu sanmıyorum. Genel anlamda sinemanın çeşitli alanlarında çalışan ustalar üzerinden yürüyen bir jürileşme var. Zaman zaman buna “halk jürisi” denen bir sistem ekleniyor. Bana çok iddialı ve popülist gelir bu. Halkın arasından sinema tutkunu temsilcileri jüriye almak başka bir şey, izleyiciyi doğrudan jüri yapmak başka bir şey. Burada asıl soru şu: neyi yarıştırıyoruz? İçerik mi, içeriği sinema olarak bize taşıyan sinematografi, yönetim, oyunculuk, ışık, müzik vb. gibi sanatsal öğeler mi?

Jüri sonuçları bir filmi için ne ifade eder / etmelidir?
Genel olarak sinemanın nihai amacı izleyicinin seyretmesi yani “gişe yapması”dır. Bunun dışında kalan türler de var ama izleyici ile buluşmak endüstriyel anlamda olmasa bile her sinema ürünü için kaçınılmaz. Jüri sonuçları bir “ödül”, bir sıralama ile sonuçlandığında ister gişe ilişkisi içinde olan kurmaca filmler, ister seyredilmek için çırpınan belgesel, kısa film, animasyon gibi türler olsun hepsine bir ivme sağlıyor kuşkusuz. Özellikle medya, bakmadığı, görmediği şeyleri görür hale geliyor, yer veriyor falan… Filmi üreten içinse, standart bir tavırdan söz edilemez. Ödülü çok abartmadan yeni işine yönelenler olduğu gibi, bu ödülleri kariyer bayrağı haline getirenler de var. Özellikle sinema-tv eğitimi veren kurumlar ve kişiler ödül işini biraz abartıyorlar bana göre. İyi olan her film mutlaka ödül alır diye bir kural var mı, ben bilmiyorum. [/box]

[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]

Yüksel AKSU / Senarist-Yönetmen

blank

Jüri bir festivalin neresindedir?
Yarışma filmleri açısından tam göbeğindedir. Festivalin karnavalesk anlamı açısından yanında, yöresindedir. Bizde festivalleri yarışmadan ibaret gören anlayış yaygın. Bence festivaller bize modern öncesi toplumlardan kalmış karnaval bakiyeleridir. Ticari boyutu olsa da, festivaller esasen tanışıp kaynaşma, düşünsel, estetik, etkileşimler, paylaşımlar, tartışmalar, forumlar, disiplinlerarası alış-verişler, mesleki departmanlar arasında tecrübe paylaşımları, yeni ilişki ağları kurmak gibi saymakla bitiremeyeceğimiz bir entelektüel etkileşim platformlarıdır. Yarışma filmleri açısından verilecek ödüllerin parası, ödülün saygınlığı, kamuoyunda bilinirliğinin artması, diğer festival veya satış ağlarıyla oluşacak dolaşım kolaylığı vs. vs. çok önemli fonksiyonları vardır. Bu yüzden yarışmacı sinemacılar için jüri; boyunlarındaki jüri kartvizitleriyle, bir nevi ‘guru’lar topluluğudur.

Jüri ile festivalde yarışan film arasındaki mesafe nedir / ne olmalıdır?
Sinema sanatının fırça ve paleti kameradır. Kameranın gözü objektif, yönetmenin gözü ise subjektiftir. Hal böyle olunca sinema eserine bir de jürilerin subjektif gözleri eklenir. Tam da bu açıdan jürilerin gözü azami derece subjektiflikten uzaklaşıp objektif olmaya yönelmelidir. Tabi insanın olduğu yerde halisane bir objektiflikten söz edemeyiz. Mesela bir filmin görüntü yönetmeni çok iyidir ama film o kadar iyi değildir. Ya da çok iyi bir senaryonun iyi olmayan bir yönetmenini ayrıştırmak veya çok parlak olmayan bir senaryoyu güçlü bir sinematografiyle çekmiş yönetmeni ayrıştırmak gibi bir sürü konuda jüriler ortalama seyircilerden daha hassas bir inceleme değerlendirme yapmak durumundadır.

Jüri olmanın ya da jüri oluşturmanın evrensel kriterleri nedir?
Sinema sanatının kuramı veya pratiği içerisinde kayda değer bir mesai harcamış olmak bence asli kriterdir. Bunun yanı sıra farklı disiplinlerden veya başka sanat dallarından gelen ama sinema ile ilgileri olan insanlar da jüri olabilir. Çok kısa bir tanımlama yapacak olursak: Jüri’ler sinemanın kanaat önderlerinden oluşur. Özellikle jüri başkanı genellikle sinema sanatının birinci dereceden öznesi kabul edilen yönetmenlerden oluşur. Genel evrensel teamüller böyledir. Ama bazen çok önemli bir oyuncu, akademisyen, senaryo ustası vs. de jüri başkanı olabiliyor. Bana göre sinema sanatına vakıfıyetidir esas olan.

Jüri sonuçları bir filmi için ne ifade eder / etmelidir?
Festivaller sonuçta ‘karnaval’dır, ‘şenlik’tir, ‘cem’i cemaat olma’ durumudur, ‘agon’dur, yarışma değil, karşılaşma ve müsabakalar toplamıdır… Dolayısıyla büyük resimde ‘oyun’dur ve icracılarına “oyunu kazanma hazzı”, kaybedenine de “üzüntü” verir. Bu festivalde ödül alamayanlar başka festivallere yelken açar. Ve fakat aynı filmler, aynı tarz filmler, aynı kültürel modayı, aynı zihinsel-estetik iklimi takip eden filmler, her sene, her yerde, her festivalde, mütemadiyen ödül alıyorsa; jüriler arasında beğeniler ‘aynı’laşmış ise orada bir resmi’leşmiş, organize olmuş, kurum’laşmış, estetikten bahsetmeliyiz. Belki bu durumu Gramsci’den ödünç alarak ‘hegomania’ kavramıyla ‘estetik hegomania’ alt başlığı ile tartışmalıyız. Buna da kimsenin niyeti ve zamanı olduğunu düşünmüyorum. Umarım bir gün bizde de 68 Cannes’ı gibi ‘Cinematheque defans komitesi’ tadında bir grup çıkar da silkeler hepimizi, yepyeni tartışma ve gelişmelere sürükler diye dua edelim… Amiiin!!! İnşalllaaah diyelim de şimdilik bu mevzuyu bitirelim derim. [/box]

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Ölüm Oruçlarını Sinemada İzlemek: Okşan Dede ile Ölümden Kalma

İlk filmi Ölümden Kalma'nın çekim hazırlıklarındaki Okşan Dede'yi bir köşede
blank

Emre Sert & Gözde Yetişkin: ‘Filmlerin çoğu sıkıcı ve hayal gücünden yoksun’

Emre Sert & Gözde Yetişkin ortaokulda tanışıp aynı hedef ve