Balta, 80’li yıllar video furyası sırasında izleyenler ile buluşmuş kült bir film. 1986 yılında Cevat Okçugil tarafından senaryosu yazılmış ve yönetilmiş olan bu güzide eserin baş rollerinde Nihat Yiğit, Sevim Özün, Yadigar Ejder ve Şehriban Emirli oynamışlar. Buraya kadar olan bilgiler bu film ile ilgili internette bulunabilecek bir kaç bilgi kırıntısından ibaret. Buradan sonrası ise aradan geçen yıllara rağmen bu filmin hafızamda kalan özeti.

Film Hatay’da başlar, esas oğlan Ali kendi çektiği at arabası ile pazara sebze götürerek satmakta aynı zamanda boş zamanlarını kung-fu çalışarak değerlendirmekte olan bir insan evladıdır. Mahalleli tarafından çok sevilmektedir. Kendisini çok seven arkadaşlarının kızdırması ve gaza getirmesi ile filmin başında kahvede tavandan asılı duran ampulü uçan tekme atarak kırmış ve kung-fu yeteneğinin doruğunda olduğunu hem arkadaşlarına hem de seyirciye belgelemiştir.

blank
Türkiye’nin ormanlarında kör kung-fu ustaları yaşar!

Konu bütünlüğü açısından senaryo ince ince oya misali örgülerle ya da gavurca deyimi ile twists and turns ile bezelidir. Seyirci ne kung-fu su ulan Hatay’da demesin diye Ali’nin bir kung-fu hocası vardır. Bu şahsiyet filmde göründüğü her sahnede üzerinde saten işlemeleri olan bir kaftan giymekte ve bir asa kullanmaktadır. Uzun beyaz bir sakalı ve bununla uyumlu Çin modeli bıyığı vardır. Tarantino Pai mei ustayı bu filmden apartmış olabilir diyeceğim ama ayıp olacak. Kördür ama etrafında olup biten her şeyi gönül gözü ile görebilmektedir. Filmdeki varlığı Sovyetlerdeki baskıdan kaçarak Türkiye’ye gelen bir Türkistan türkü olması ile açıklanmaktadır. Neyse efendim, bu usta ali ye hem kung-fu öğretmekte hem de hayat dersleri vermektedir. Aralarında muhteşem diyaloglar akmakta bu arada eleman kung-fu olayını aşıp bitirmekte ormana gidip ağaç tepiklemekte, eliyle tuğla kırmakta, kıçından yıldırımlar fırlatmaktadır. Filmin ilk 20 dakikası içinde cereyan eden bu olaylar balta ile uzaktan yakından ilgili olmayıp izleyicide “ulan ne alaka, hani balta, du bakalım ne olacak?” tepkileri oluşturmaktadır. Bu arada ormandaki sakallı ihtiyar ve görünüm itibariyle yımırta gibin olan filmin başkahramanı arasında bir takım şaibeler çıkmasının önlemek amacı ile senaryoya yerleştirilmiş esas oğlanın yavuklusu bulunmaktadır. Esas oğlan ali pazarda sebze satmak, kung-fu alemlerine dalmak, ormanda ağaç kesmek, yemek, içmek, sıçmak arasında kalan vaktini sevgilisine adamakta, romantizmin kitabını yazmaktadır.

Bu arada Hatay turiste doymakta, otobüslerle akın akın turistler gelmekte, araya kaptırılan Efes, Aspendos görüntüleri ile konu iyice garipleşmektedir. Bu kısa sekanstan sonra, bir otobüs dolusu turist bölgeye doğru seyahat ederken görülürler, 80li yılların tüm güzelliği ile bidon basenli *, kabarık saçlı, zombi makyajlı, taytlı kızlar, dar parlak ceketli, Travolta saçlı erkekler sürekli kahkahalarla gülmekte geriye kalan zamanda da yiyişmektedirler. Turistin ana algoritması ye, iç, sıç, kahkaha at, yiyiş olarak özetlenmiştir. Arada sırada Almanca, İngilizce gibi lisanlarda konuşsalar da hepsi ana dili gibi Türkçe bilmektedir. Neyse bu elemanların otobüsü Hatay yakınlarında toplam 5 ağaçtan oluşan bir koruluğa kadar gelir ve bu bölgede kamp kurulur. Toplam 7-8 çadır içerisinde turist kafilesi çifter çifter kalmakta, türlü atraksiyonlara imza atmaktadırlar. Kamp ateşi etrafında ortamın ve senaryonun gerektirdiği yavşaklıklar icra edilirken ortama yakın bir mesafede bir şelalenin arkasından hırıltılar çıkaran bir yaratık bu pervasızlığı, rezilliği izlemektedir. Kamera elemanın elindeki nalburdan yeni alınmış baltaya zum yapar.

blank
Baltalar elimizde, biz gideriz ormana hey, ormanaaa…

Filmin anti kahramanı, katili, baş kötüsü, “Balta” ilk olarak bu sahnede görünmektedir. Gizemi korumak için sadece hırıldayan kirli sakallı yüzü ve baltası bir an gösterilir. Kamp taifesi yiyiş icraatlarını sürdürürken katil balta hırıldayarak kamp etrafını turlamakta ve şelalesinin arkasından bakmaktadır. Bu arada şelale konusunu biraz irdelemekte fayda görüyorum, katilin arkasından kin ve ihtiras dolu gözlerle baktığı şelale elemanın durduğu yamacın üzerinden kovalarla su dökülerek yapıldığından dolayı arada su yetişmemekte ve bu kesintiler sırasında katilin meymenetsiz suratı daha net görülerek büyü bozulmakta, kolundaki saatin su geçirmez olup olmadığı merak edilmektedir.

Neyse, ilerleyen sahnelerde turistler çadırlarında ya da uluorta yiyişirken balta tarafından feci şekilde katledilirler. Bu arada bizler katilin kıyafetine bakarak bir kere daha hayranlık şoku içinde soluksuz kalırız. “Balta” 35-40 yaşlarında esmer, kirli sakallı ve hafif kel, kıllı ve yarma bir abidir. Vahşi katil imajını sağlamak için üzerinde koyun postundan yapılmış bir üst giysi bulunmakta, altındaki gri kumaş pantolon bu memur görünümü verse de en altta apreski denilen o dönemin son modası tüylü kayak botları canavar imajını sağlamlamaktadır. Tüm film boyunca anlaşılır tek bir kelime etmemesine rağmen hırıltıları ve çığlıkları ile destanlar yazmakta, ağıtlar yakmakta belki de yitik bir aşkın hikayesini anlatmaktadır. Ya da öylesine böğürmektedir, çok önemi yok.

Bu katliamdan yaralı olarak kurtulmayı başaran bir turist kız ormanda kaçarken Ali ile karşılaşır ve onun kollarında son nefesini vermeden önce yaşadıkları dehşeti bir solukta anlatır. Ali ormanda baltayı aramaya başlar, günler geceleri kovalar ancak toplam 1 dönümden az arazi içinde bir türlü birbirlerini bulamazlar. Bu arada alinin ustası ile kung-fu antrenmanını izlemeye başlayan “Balta” bir gün Ali gittikten sonra ustaya balta ile saldırır ve o sırada ustanın kulübesinde ne halt ettiği belli olmayan Ali’nin sevgilisini de alarak ormana kaçar. Bir önceki örnekte olduğu gibi balta tarafından söğüş misali dilimlenen usta bir gün sonra eğitime gelen aliye yaşadıkları dehşeti anlatır ve kollarında can verir. Ali ormanı hallaç pamuğu gibi atmak, taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmamak azim ve kararlılığı ile ormana dalar ve uzun aramalardan sonra mağarasının önünde baltayı bulur, bu arada “Balta” alinin sevgilisine baltasını göstermekte ve eli kolu bağlı çaresiz genç kıza inceden baltayı yaslamaktadır.

blank
Finale doğru Balta’nın katliamı hız kazanıyor, elinden kimse kurtulamaz!

Ali ortama uçan tekme atarak girer, bu tekme ile dikkati dağılan balta hemencecik kendini toparlar ve karşı saldırıya geçer, sert ve keskin balta darbeleri ıslıklar çalaran kahramanın sağından solundan geçmektedir. Ali bu hamlelerden ustalıkla kurtulurken bir yandan da kendi saldırısını planlamakta, arada baltaya Allah ne verdiyse giydirmektedir.

Bu şekilde kavga bir kaç dakika sürer, sonrasında Ali ani bir darbe ile baltanın sapını kırarak katili silahsız bırakır, katil suratında bir şaşkınlık ve çaresizlik ifadesi ile bakarken ali döner tekmelerinin arka arkaya savurmaya başlar, hedefini bulan tekmeler katilin yüzünü kanlar içinde bırakmış ve bu arada Türk sineması dayak sahnelerinin en önemli unsurlarından biri olan katilin pantolonunun yırtılması olayı da gerçekleşmiş, koyun postu ve apreski * gibi sapık katil imajının bütünleyicisi olan gri kumaş pantolon yenilen darbelerin etkisi ile katilin götünde oluşan basınca dayanamayarak bir yandan öbür yana tüm ağı caaaaart efektiyle yırtılmış, geleneksel yaklaşımdan taviz verilmemiştir. Bu dayak sekansının ardından Ali son ve öldürücü darbeyi indirerek o sırada aşağıdan gelen serinlikle iyice sersemlemiş olan katili öldürür. Sevgilisini kurtarır, kızı öpmez, ufka doğru birlikte yürürler ve film biter.

Yazan: Tufan Saltık “justaddwater“

Murat Tolga’nın notu: Filmi oturdum izledim. Oldukça keyifli bir deneyim oldu ve yazmaya karar verdim. Fakat filmle ilgili görsel malzeme ararken yukarıda okuduğunuz Ekşi Sözlük’te yayınlanmış bu justaddwater yazısı çok hoşuma gitti. “Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok” diyerek ve de affına sığınarak burada yayınlamaya karar verdim.

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

7 Comments

  1. bu müthiş yapıtları bulup seyredip arşivleyecegimiz bizden sonraki kuşaklara aktarabilecegimiz bir kaynak varmı acaba?

  2. Demin yazarken videoyu izlememiştim hakkını yememek lazım başrol oyuncumuza sağlam bir diş bakımı yapılsa gayet iyi olacakmış. Ağaçtaki hareketler bana Stephen Chow’u hatırlattı :D Ayrıca niye yukardan su dökülerek şelale yapmışlarki, iki adım ötelerinde her tarafından şelaler akan Harbiye var

  3. Bu konuda asıl kaynak Gökay, maalesef bu aralar internete giremiyor…

    Bu arada bu filmin telif hakkı yok ama birileri basacak filmi :D o kadar cok kişi indirdiki basılma işi suya düştü gibi..

  4. ilk 3-5 cümleyi okudum. bilgiler yanlış. film izlenmemiş gibi.. hocanın sakalı yok.. elemanın adı ali değil maviş murat. at arabası değil el arabası.. filmle dalga geçenler zavallıdır.. bu insanlar yokluklar içinde film çekmiş. kudret karadağ belkide bugün parasıyla tüm film için 5000 lira ya almıştır yada alamamıştır. film nihat yiğit bruce lee hayranı bir saftiriği çok güzel oynamış. kudret karadağ bu filmde harika.. sevim özün güzelliğiyle renk katıyor.. ve mahalledekilerin mavişle dalga geçercesine muhabbetleri çok güzel .. film müzikleri youtube tarafından piç edilmiş durumda..

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

The Sixth Sense (1999)

The Sixth Sense: -"Ölü insanlar görüyorum!" -"Rüyalarında mı? Uyanıkken mi?"
blank

Jack Ryan: Shadow Recruit (2014)

Jack Ryan: Gölge Ajan oldukça tatmin edici bir seyirlik. Senaryo,