KLİŞE: Hani bazı filmler vardır ya “anlatılmaz yaşanır” deriz onlar için! Garip bir tabirdir aslında. Bu tıpkı bir filmin ne anlattığını anlamayıp, buna rağmen bir şeyler anlattığına inandığımızda “çok ince işlenmiş bir film” cümlesini yapıştırmamıza benzer.
ANTİTEZ: Aslında bir filmden bir şey anlamamamız teknik olarak mümkün değildir. Tıpkı o bir şey anlamadığımızı sandığımız filmin “bir şey anlatmadığına” inanmamız gibi… Kem küm… Devreler biraz karıştı. O halde kısa yoldan Ex Drummer’ın kapılarını arşınlamamız lazım… Kaybolmadan önce mümkünse…

blankAslına bakacak olursanız Ex Drummer, hakkında uzun bir süredir bir şeyler karalamak istediğim fakat bu isteğime rağmen kendisini tanımlayabilecek makul kelimeleri bir türlü bulamadığım bir film. Hani sinema hakkında bir şeyler yazabilen herhangi bir, bir filmin yazısını yazmaya korkabilir mi? Ex Drummer’ı yazma mevzusu gündeme gelene kadar buna net bir cevap verebilir miydim bilemiyorum ama evet! Bazen bir film hakkında yazmak, saçma sapan cebelleştiğiniz bir korkuyu peydah edebilir!

Tarifine bakacak olursak Ex Drummer’da hazmı zorlayacak bir taraf yok! Üç engelli elemandan oluşan bir gruba dahil olan, varlıklı mı varlıklı bir yazarın müzikal sürtmeleri der ve şöyle kabaca çerçeveleyip koyarsak önümüze, filme karşı bir yanlışımız olmaz eminim. Ama gelin görün ki, Koen Mortier hikayesine eşlik eden görsel tercihleri ve bunları kullanma biçimi, hiç kuşkusuz Ex Drummer’ı göründüğünden çok daha kalabalık bir hale getiriyor!

Öykünün dört kritik noktasının kolonu işlevi gören dört ana karakterimize de şöyle biraz daha yakından bakmakta fayda var. Midenizin kaldırdığı kadarıyla tabi!

Filme adını veren eski davulcumuzdan başlayalım örneğin! Görünüm itibariyle, bizim dilimize dolamaktan pek bir keyif aldığımız “normal” tanımına içlerinde en yakın olan kişi kendisi. Zengin, başarılı bir cinsel hayatı var. Başarılı olduğundan şüphe duyduğu anlarda –eşinden izin almak suretiyle- ilişkisine üçüncü tekil şahıslar eklemekten çekinmeyen bir tip. Bütün bu “bir eli yağda diğeri balda” vaziyetine rağmen aslında tam bir kontrol manyağı. Kendisini çevrelemiş olan lüksten sıkılmayan bir insan üç tane kafadan kontak ile –ergen tabiri ile- leş mekanlarda sahneye çıkma gibi bir fanteziye sahip olmaz nitekim! Tabi Dries’ın engellilere duyduğu nefreti de işin içine katmamız gerekiyor. Kelimenin tam anlamıyla kusursuz bir egomanyak olan Dries, dişini kolayca geçirebileceğine inandığı bir ekibe dahil olarak, zengin bir tatmin kaynağı buluyor kendisine! Bununla da kalmayıp, grubun anatomisini kurcalayarak diğer elemanlara zarar vermeye kadar götürüyor işi!

blank

Grubun gitaristlerinden biri –cinsel tercihini es geçmek gerekirse de filmin homofobik yanını görmezden gelebilmek pek de mümkün değil- sağ kolundan problemli. Bas gitaristin ise münferit işitme problemleri bulunmakta. Bir müzik grubu söz konusu olduğunda pek de hafife alınamayacak eksiklikler bunlar. Tabi bir de etine dolgun hatunlara karşı dizginleyemediği bir zaafı olan ve tavandan inmek bilmeyen kafadan kontak bir vokal var elbette!

Gel gelelim, abzürd karakterler sadece grubun içerisinde yer almıyor. Bir başka grubun elemanı yaklaşık 50cm’lik devasa penisi ile övünürken, bu durumdan yakınmaktan da çekinmiyor örneğin : “herkes ellemek istiyor, kimse içine almak istemiyor”

Mortier’in, izleyiciyi rahatsız etme şekli, karakterlerin neredeyse karikatüre göz kırpan tavırlarına rağmen hiç de ucuz değil. Yani Ex-Drummer, mevcut süresi boyunca, etiketinden beklemeyeceğiniz kadar gözlerinizi taciz etse de, bu tacizin adını istismar koyabilir miyiz işte burası pek bir şaibeli!

Yarım metre ebatlarında bir penis ya da kel kafalı bir büyük anne sizi ne kadar itiyorsa, her karakterin ölümünün ardından kendi öz eleştirisine soyunması da, filme tavrınızı o derece muallakta bırakıyor. Sonuç itibarı ile ortaya, birilerine tavsiye ederken ya da eleştirirken mecburen hemen hemen aynı kelimeleri kuracağınız bir film çıkıyor. Bu kadar kalabalık bir filmin sadece birkaç kelimeye indirgenebilmesi de elbette acı bir tezata mahal veriyor!

blank

Filmi izleyenlerin, sosyal medyada, orada burada bulabileceğiniz yorumları genellikle birbirine benzer. İlk sırayı büyük ihtimalle filmin rahatsız ediciliği işgal etmektedir. Hemen peşinden ise “filmin anlatısının ‘garipliği’ “ gelir. Sonuç itibarı ile Ex Drummer, nev-i şahsına münhasır renk skalasına rağmen, garip bir çekiciliğe de sahiptir ki; filmden şikayet etmesine –hatta ve hatta rahatsız olmasına rağmen- sonunu getirmekte zorluk çekmeyen izleyici kitlesi, hiç kuşkusuz ki filmin “çirkin cazibesinin” en önemli kanıtıdır!

Yazı boyunca sayıp döktüğüm bütün bu laf kalabalığı da beni doğrudan yazının girizgahındaki KLİŞE alt başlığına götürüyor. Klişeler ile arasında fersahlarca mesafe olan Ex-Drummer’ın dönüp dolaşıp klişe kelimesinin altına taşınması elbette benim ayıbım ama bu klişenin rotasını dümdüz takip ettiğinizde, diğer bileşenlerinden tamamen bağımsız olarak “klişe ötesi” bir yapım ile karşılaşacağınızı gönül rahatlığı ile söyleyebilirim.

SONUÇ: Herman Brusselmans’ın kitabından beyazperdeye aktarılan film, genel eleştirilere bakılırsa iddia edildiğinin “mizah ile katık edilmiş softcore bir istismar pornografisi” tabirinin bir miktar uzağına düşmüş bir film. Fakat tanımlamaları bu kelimeler ile kısıtlamak pek de doğru olmaz! Yine de mideniz hassas ise Ex-Drummer ile aranıza belli bir mesafe koymanızda fayda var! Ha! Bir de unutmadan! Filmin müzikal çeşnisinin de kendine has bir albenisi olduğunu yazımın sonuna iliştirmem lazım! Hatta müzik, zayıf bünyelerin filme katlanabilmesi açısından muazzam bir dayanak noktası diyebilirim!

blank

Fatih Yürür

İlk sinema deneyimi, bir Stephen King uyarlaması olan “Geri Döndüler” olmuştur. Yazmaya başladığı dönem ise aslen lise yıllarıdır. Saçma sapan korku hikayeleri kaleme almaktadır ve asıl amacı bir gün bunları görselleştirebilmektir. Çeşitli platformlarda oyun incelemeleri ve film eleştirileri yazar. Yaratmış olduğu RüyadaM adında bir animasyon ve çizgi hikaye karakteri bulunmaktadır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

Değeri Bilinmemiş Bir Film: Cennetin Çocukları (1977)

Hiçbir zaman yeterli ilgiye mazhar olamayan Cennetin Çocukları, dokunaklı yapısı
blank

Katmerli Felaket: The Punisher (1989)

The Punisher ilk olarak 1989’da Avrupa’da vizyona girip Amerika gösterimi