Lucio Fulci’nin 1984 tarihli filmi “Murder Rock”, 80’lerin parıltılı disco dünyasını ve giallo türünün karanlık cinayet gizemlerini aynı potada eritmeyi amaçlayan ilginç bir deney.
Ridley Scott’ın Gladiator 2 ile beyazperdeye dönüşü, sinemaseverler için büyük bir olaydı. İkonik bir filmin ardından 20 yılı aşkın süre sonra gelen bu devam filmi, beklentileri karşılamak yerine hayal kırıklığına uğrattı.
Her filminde farklı konulara hatta bazen de farklı türlere atlamayı seven Erik Poppe, bu filminde ceza, arınma, intikam ve affetme kavramları üstüne kafa yormuş. Troubled Water, filmografisindeki en iyi filmlerden biri.
Joel Bakan’ın aynı isimli kitabından uyarlanan The Corporation, şirket kavramının ne anlama geldiğini, nasıl icat edildiğini, nasıl büyütüldüğünü ve günümüzde neye tekabül ettiğini anlatan kıymetli bir belgesel.
Louie Psihoyos’un yönettiği The Cove, Uluslararası Balina Komisyonu (IWC) tarafından yasaklanmış olmasına karşın yunus ve balina avcılığına izin veren hatta bunu teşvik eden ancak inkâr eden Japon hükümetinin sebep olduğu katliamı gözler önüne seren bir belgesel.
Evcilik, Antalya’da, Altın Portakal'da izlemekten en keyif aldığım film oldu. Ümit Ünal’ın ustalığı, hikayeyi sanki bir satranç oyunu gibi kurguluyor. Her hamle, bir sonraki çatışmaya zemin hazırlıyor. Yönetmeni ben olsaydım, finalde daha karanlık bir köşeye sapmayı tercih ederdim ama ben bu filmin
Eroğlu Kızlar Orkestrası’nın zamanla unutulmaya yüz tutmuş hikayesini yeniden gün ışığına çıkaran Musa Ak ve Hasan Basri Özdemir, "Bir Orkestranın İzinde" adlı belgeselle izleyiciyi geçmişe doğru nostaljik bir yolculuğa çıkarıyor.
İzlediğim en iyi belgesellerden biri olan ve “Öğrendiklerimiz moda konusundaki düşünme şeklimizi değiştirdi, umarım sizin üzerinizde de aynı etkiyi yapar” diyen The True Cost'un bu temennisini yinelemek ister ve izleyen herkes üzerinde aynı etkiyi yapmasını dilerim.
Ceylan Özgün Özçelik, yönetmenliğini üstlendiği On Saniye ile elindeki malzemeyi, malzemenin de izin verdiği oranda kullanmayı başarıyor. Ancak film boyunca vaat edilen gerçek anlamda bir gerilim ve çatışma beklentisi karşılanamıyor ve anlatının derinleşemeyen hali, biraz hayal kırıklığı yaratıyor.
"Hakkı," Ege'de, dünya mirası listesinde yer alan antik bir kentin kalıntıları üzerine kurulu küçük bir kasabada, mütevazı bir hayat süren Hakkı’nın hikayesini anlatıyor.
Şurası bir gerçek ki Nuri Akıncı, farklı bir motivasyonla da olsa, bir filme iki ilki; hem ilk westernimizi hem de ilk Decameron uyarlamamızı sığdırmayı başarmış!
Cowspiracy (2014) belgeselinin devamı olarak görebileceğimiz Seaspiracy (2021), okyanuslara en büyük zararın balıkçılık endüstrisi tarafından verildiğini iddia ederken, bu sorunu görmezden gelen sözde çevre örgütlerini de itham etmekten çekinmiyor.
1995 yılında Hindistan'da gişeyi sallamış filmlerden biri olan Ghatothkachudu, çok sevilen türler çorbası, en tutan şeyler karması, içinde moda olan ne varsa olsun bulamacı bir Hint Telugu filmi diye de anılabilir.
Damian Mc Carthy’nin yazıp yönettiği Oddity (2024) bu yıla damgasını vuracak korku filmlerden biri olacak gibi görünüyor. Sürprizlerle dolu merak uyandırıcı bir senaryosu var.
Longlegs / Cambaz görsel açıdan uzun zamandır seyrettiğim en yetkin korku filmlerinden biri. Evet, senaryosunda tatmin edici olmayan detaylar mevcut ama filmin ses kuşağı ve görüntü çalışması muazzam.
Man of the West’i 1958 yılının en iyi 10 filmi arasına alan Godard film hakkında şöyle diyecektir: “Griffith’ten beri tümüyle yepyeni olan bir şey görmemiştim”.
Super Size Me'ye başlamadan önce doktor kontrolünden geçerek, genel sağlığının “gayet iyi” olduğunu açıkça ortaya koyan ve “30 gün boyunca, günde üç öğün menüdeki her şeyi yiyeceğini” söyleyen Spurlock, ilk andan itibaren her gününü kayıt altına alır.
Golem (1980) Kafkaesk bir Frankenstein’ın canavarı öyküsünü tartışmalı konular ekseninde anlatan ve bunu yaparken makbul vatandaşlar yaratmak isteyen Polonya devletine dokundurmayı ihmal etmeyen fevkalade özgün bir Piotr Szulkin draması.
Gıdanın endüstriyel hale getirilerek birkaç şirketin ellerine teslim edilmesini ve bu şirketlerin handiyse hiç denetlenmemesini eleştiren Food Inc. (2008), tabağımızdakinin “gıda” değil para peşinde koşan şirketlerin bizlere dayattığı yapay ürünler olduğunu iddia ediyor.