Yakında kendi başına bir köşe olmasını planladığımız bu bölümü en yeni Öteki Sinema’cılardan Banu Bozdemir hazırlıyor. 18 Mart haftası vizyonunda fantastik sinemaseverleri ilgilendiren iki film var. İyi okumalar…
Dünya İstilası: Los Angeles Savaşı / World Invasion: Battle Los Angeles
Battle Los Angeles… Son yılların değişmez propagandist aksiyon paketlerinden biri. Black Hawk Dawn, War of the Worlds, çokça Indepence Day. Fikirler tehlikeli ve bayat ama İşin zanaat kısmı başarılı. İki saat boyunca sıcak çatışmanın ortasındayız.
Yani yeni bir şey söylemeyen, uzaylı formlarını ve geldikleri coğrafyayı bile değiştirmeyen bir film var karşımızda. O yüzden yine aynı şeyleri söyleyip, aynı dertlerden dem vuracağız. Uzaylılar bu kadar gelişmiş bir uygarlık olmayı başarırken, biz hala niye hala duygusallıktan yana kullanıyoruz tercihlerimizi? Duygusallıktan yana kullanıyoruz eyvallah da, bu kadar teknik davranıp sonra bu duyguyu filmin içine nasıl basıyoruz o da ayrı başarı hali. O yüzden bu filme dair beklentilerim filmin aksiyona boğulmuş dozu ve iki dakika susmayan kurşun sesleri arasında kaybolup gitti. Geriye klişelerle bezenmiş bir Hollywood filmi kaldı. Uzaylıları aynı mantık içerisinde resmetmekten bıkmadık, onlar da bizi işgal etmekten…
Limit Yok / Limitless
Artık hepimizin mucizelere ihtiyacı var, bu anlaşıldı. Hayatı normal seyrinde yaşayamayanlar hem için hem çok cazip hem de sonrasında bağlayıcılık dozundan dolayı eleştireceğiniz bir fikir arz ediyor filmimiz.
Yazarlık yapmaya çalışan ama ilham perisinin peşinde helak olan Eddie hayatın ucundan bir hap sayesinde dönüyor. Bir nevi kafa çalıştırma aracı olan hap, her başarılı insanın arkasında bir kadın vardır misali karşımıza çıkıyor ama ilişki bittikten sonraki dağınıklığı da yaşatıyor. Yani bağımlılık yaratan her şey gibi varlığı mükemmel gelirken, yokluğu kahredici oluyor. Eddie’nin yazarlığı hikaye oluyor, piyasada keskin zekasıyla bir numara oluyor… Her şey beyni zehir gibi çalıştıran bir hap sayesinde. Ama bedelleriyle. Eddie nedense onca güruh içinde şanslı azınlıktan oluyor. Film geleceğe yönelik bir bakış hali sunuyor, katmanlı ve dinamik anlatımıyla göz dolduruyor, aslında pek bir esprisi yok ama filme odaklı bir hız kazanıyoruz sanki biz de filmi izlerken. Neil Burger 2006 yapımı Sihirbazın yönetmeni aynı zamanda. Burada da bir illüzyon algısı var, zira kafanın iyi hali dünyaya sihirli gibi baktırıyor… Sonuçta filmimiz böyle, limitsiz bir hal var ama keyifli bir seyirlik… Birilerinin bizi kontrol etmesine kızmıyorsak keyif almak olası…