“Yaklaşık 2000 yıl önce Yunan ordusu, Pers imparatorluğunun topraklarında mahsur kalmıştır. Ordunun dönüş için geçeceği tüm çıkış yolları Pers ordularıyla doludur. Attıkları her adım onları düşmana daha da yaklaştıracaktır. Bu, umutsuz bir zorunlu ilerleyiş ve bir cesaret öyküsüdür.”
1979 tarihli Amerikan yapımı “The Warriors” tarihten alıntılanan bir girişten sonra belirsiz bir gelecekte geçen New York şehrine geçiş yapar. “Sometime in the Future” (Gelecekte bir zaman) diye bir yazıyla açılmasına rağmen hikayenin geçtiği New York’ta bilimkurgu bir ortam ya da gelecek görüntüsü görülmez. Buna filmin garip esprilerinden biri diyebiliriz. Böyle bir zamanda çeteler sokaklarda varlıklarını sürdürmektedirler. Her biri ayrı isme sahip yüzlerce çete, şehirde dehşet saçmaktadır. 60.000’e varan çete üyelerine karşı şehirde yalnızca 20.000 polis bulunmaktadır. 100 çetenin toplanacağı büyük bir buluşma ayarlanır. Buluşmaya her çeteden 9 kişi silahsız olarak gelecektir. Karizmatik bir lider olan Cyrus, çetelerin güçlerini birleştirip şehri ele geçirme planını açıkladığı konuşmasından sonra Rogues adlı çetenin bir üyesi tarafından vurulur. Ortalık karışır ve herkes koşuşturmaya başlar. Polisin de olay yerinde gelmesiyle her şey birbirine girer. Tam bu sırada Cyrus’u vuran kişi, onu öldürenin Warriors çetesinden biri olduğunu söyler. Aniden gelen bu saldırı karşısında suçlu durumuna düşen Warriors çetesinin kaçmaktan başka şansı kalmaz. Warriors, bir tarafta yüzlerce polis, diğer tarafta onlarca çetenin bulunduğu New York sokaklarından sağ kurtulup, geldikleri Coney Island’a geri dönebilmek için harekete geçeceklerdir.
Orijinal hikayesi Sol Yurick’in yazdığı aynı adlı kitaba ait olan “The Warriors”, New York sokaklarında polislerin de içerisine girdiği çeteler arasında geçen bir kovalamacayı eğlenceli bir şekilde anlatıyor. Kitabın ana konusuysa tarihçi Ksenophon’un eseri Anabasis’ten gelmekte. Walter Hill’in yönetmenliğini yaptığı filmin senaryosunu kitaptaki bir çok ayrıntıyı değiştirerek yine yönetmenin kendisi ve David Shaber birlikte yazmışlar.
Filmin büyük çoğunluğu bir gece içerisinde gerçekleşen olayları anlatıyor. Mekan olarak New York şehrinin boş ve tekinsiz sokaklarını, harabeye dönmüş metrolarını kullanıyor. Tüm olaylar gecenin bir yarısı yaşandığından etrafta polisler ve çeteler dışında çok az ‘sıradan’ insan görünüyor. Görünen insanlar da çete elemanlarının arasında kaybolup gidiyorlar. Şehirde The Warriors dışında, onlarca çete var. Buna rağmen bizzat varlıklarını görebileceğimiz birkaç isim karşımıza çıkıyor. Bunlardan öne çıkanları Cyrus’un lideri olduğu The Gramercy Riffs, dazlaklardan oluşan ve grafitiyle boyanmış araçlarıyla gezen The Turnbull AC’s, diğer çeteler tarafından önemsiz görülen The Orphans, bezbol üniformalı ve sopalı The Baseball Furies, tamamı kızlardan oluşan The Lizzies, patenle dolaşan The Punks ve Warriors’un başına bela olan, Cyrus’u asıl öldüren elemanın bulunduğu The Rogues. Her bir kaçış boyunca çetenin karşısına çıkıyor ve Warriors her seferinde bir şekilde olay yerinden kaçmayı başarıyor. Filmde karşımıza çıkan belli başlı çeteler bunlar olsa da adı geçen daha bir çok çete mevcut. Çetelerin belirgin özellikleri üniforma gibi çeteye ait belirli giysileri giymeleri ve aksesuarları takmaları. Bunlar dışında film boyunca görüldüğü üzere avlanan hayvanlar misali hep birlikte hareket ediyorlar. The Warriors ise kaçış yolunda ilerledikçe, elemanlar arasındaki fikir ayrılıklarının da etkisiyle gittikçe dağılmaya başlıyor ve gruplara ayrılıyor. Grupların karşısına çıkan her kadın, çete elemanlarının durumunu daha da kötüye sokuyor. Tek başına karşılarına çıkan macera arayışında bir kadın, gizli bir polis ve kızlardan oluşan çete The Lizzies, yol boyunca Warriors’in başına olmadık belalar açıyor.
Tüm bu çeteleşme, suç ve şiddet dünyası gibi konularına rağmen “The Warriors”un sempatik bir film olduğunu ve değindiği konuları çok da gerçekçi bir şekilde işlemediğini söylemek mümkün. Zira filmde onlarca çete olmasına, çete-polis kovalamacılarına ve çete savaşlarına rağmen ne çok aşırı bir şiddet sahnesi ne de silah kullanımına rastlamıyoruz. Hatta bu etki, olaylar arasındaki çizgi roman geçişleriyle de destekleniyor. Yönetmenin çizgi roman hayranı olmasından dolayı yaptığı bilinçli tercihle bu geçişler, filme benzersiz bir çizgi roman atmosferi katıyor. Bu sayede ciddiyetli bir suç filminden ziyade hareketli ama şiddetten olabildiğince arındırılmış bir çete filmi izlemiş oluyoruz. “The Warriors”un kendine özgü güzelliklerinden biri de sokak çetelerinin olaylı gecesini bir radyo kanalından anlatan ve film boyunca sadece dudaklarını görebildiğimiz DJ’in olması. Dönemin ve filmin ruhunu yansıtan rock müziklerini programında çalan DJ, şarkı aralarında çetelere mesajlar gönderen konuşmalar yapıyor. Bu açıdan özellikle 70’lerin müziklerini sevenler için soundtrack kesinlikle kaçırılmaması gereken bir müzik ziyafeti olacaktır.
“The Warriors” zaman içerisinde kült mertebesine ulaşmış bir film ve bir çok 70’ler ve 80’ler kültü gibi remake olarak 1-2 yıl içerisinde çekilmesi muhtemel. 2005 yılında ise ünlü Grand Theft Auto oyununu yapmış olan Rockstar Games firması filmin oyununu üretmiş. “The Warriors” hakkında ayrıntılı bilgilerle dolu bir sitesi de mevcut. (http://warriorsmovie.co.uk) Son söz olarak “The Warriors”un tüm öteki sinema severlerin zevkle izleyeceği bir film olduğunu söyler ve pişman olmayacağınızı temin ederim.
Öteki Sinema için yazan: Gorçun Tunalı
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Cleon: Çete lideri ve kurucusu. Antik Yunan’daki bir politikacıdan adını alır. Cyrus’un öldürülüşünden hemen sonra diğer çeteler tarafından öldürülür. Aynı zamanda ilk öldürülen Warriors üyesidir.
Swan: Çetenin ikinci lideri. Film boyunca çeteye emirleri veren kişi olmasına itaatsizliklerin önüne geçemez.
Ajax: Efsanevi Yunan kahramanından adını almıştır. Cleon’un öldürülüşünden sonra Swan’la liderlik konusunda tartışmalara girmiş ve kendi bildiğini okumuştur. Parkta yalnız başına oturan bir kadından etkilenip çeteden ayrılmış hemen ardından kadının gizli polis olduğu ortaya çıkmıştır.
Vermin: Çetenin en kendi halinde üyelerinden birisi. Yine de bir asker olarak son derece sadık ve görev bilinci olan biri.
Cochise: Bir Kızılderili şefinden adını almıştır. Kızılderili tarzı aksesuar ve giyimiyle ön plana çıkar.
Fox: Çetenin gözcüsü. Diğer çetelerin taktikleri, bölgeleri ve sayıları hakkında bilgi sahibidir. Ölüm şekliyle çetenin en talihsiz elemanı denilebilir.
Rembrandt: Ünlü bir ressamdan adını almıştır. Çetenin en genç üyesi ve grafitticisi. Genelde kavgalarda olay yerinde bulunmak yerine uzaktan izler.
Snow: Çetenin en yetenekli dövüşçülerinden biri. Kritik kavgalarda düşmanlarını alt etmeyi becermiştir.
Cowboy: Genç ve uysal yapılı çete üyelerinden. Kavga içerisinde en az bulunan üyelerden biri.
Mercy: Çeteye sonradan katılan kadın fahişe. Orphans çetesinin olduğu bölgede Warriors’a kendi isteğiyle katılmış ve onların kaçışına ortak olmuştur. [/box]
Super!!
Otekisinema’da daha cok boyle yazilar olsun!!
“Birlikte olmak gücü getirir.” Ama gel gör ki, hepsi kendi çöplüğünde öten, bireysel çıkar yada zevkelrine göre birliktelikleri sallantıda olan “Çete” kavramı yüzünden, “Birlik olma” mevzusunu pekte beceremeyen serserilerin (Varolan güçlerini kullanamayanların) amaçsızlıklarına da vurgu yapmayı ihmal etmemiş bir film.
“The Punks”lar (İsimlerini şimdi öğrendim) ile olan kavga ayrı keyifli gelmiştir nedense. Birde tren istasyonunda polis ile olan küçük hadise aklımda kalan anlardan.
Çetelerin endam ettiği afişiyle bile “Ben kültüm, izle beni.” Diyen bir havası var.
Evet Can, 80’ler ruhu Öteki Sinema’ya çok yakışıyor. Orçun’un sitemiz için ilk yazısı bu ve çok hoş bir yazı oldu gerçekten… Yeni tab sistemi için de yorumlarınızı alalım arkadaşlar… yazılara yakıştı bence ama… Daha fazla materyal sunabiliyoruz hem böylece… İşim çoğaldı gerçi! :)
Yazıyı görünce ben de şaşırdım. Düzenlemesi çok güzel olmuş. Ellerinize sağlık :) Tab sistemi mükemmel bence.
Ellerine sağlık Orçun dün temenni ettik bu gün cevabı geldi adeta :)
Filme gelince…izleme listemde on ikinci sırada şu an (evet bildiğin post-it’e yazıyorum izlenecekleri izledikçe üstlerini karalıyorum monitörün etrafı post-it doldu)
Tab sistemine gelince gerçekten yakışıklı ve fiyakalı olmuş :) Başka birşey daha yazacaktım tab ile alakalı, yazıya başlarken aklımdaydı şimdi unuttum (yalanmış) :D
ötekisinema80lerdendevametsin.com
ötekisinemabfilmvetrashleriboşlamasın.com
Bu arada sistem süper Murat abi..
Ellerine sağlık Orçun. Yazın harika.Utanarak söylüyorum filmi izlememiştim :) En kısa zamanda izleyeceğim ama. Bu arada Murat Abi tablar harika olmuş. Ötekisinema belediyesi çalışıyor. Okuyucusuna sonsuz hizmet anlayışı ile tablarıda hizmete soktuk. İbretlik bir düzenleme olmuş gerçekten :)
Cinebay’den randıman alabileceğim bir alt yorum kısmısı yok la ben de onun nasıl bulunduğunu merak etmekteyim :))) Millet Cinebay nasıl olmuş peki? (Madem tablar için fikir beyanı hazır buradan yapıldı :))) )
Tabların en büyük yararı; ana yazı dışında diğer ek bilgileride vermek istenildiğinde ( Şu anki The Warriors yazısında olduğu gibi) sayfa hem gereksiz yere uzun tutulmuyor hemde bu tip bilgiler “elinin altında” olmuş oluyor. Oldukça faydalı.
gorçun beyin dediklerine kesinlikle katılıyorum.