Rogue One: Bir Yıldız Savaşları Hikayesi, amacını aşan bir film. Açıkçası bu filmin olası başarısını Disney nasıl yorumlar bilinmez ama Rogue One’dan sonra Güç Uyanıyor’un boyası çizilmiş oldu!
Şeytanın Oğlu bu haliyle bir seyret unut filminden ötesi değil ancak bir vakit kaybı olmadığı da ortada. Sırf şeytan çıkarma hadisesine getirdiği bilimsel yaklaşım sebebiyle bile ilgi gösterilebilir.
Nazım Hikmet için birileri ‘’keşke kaçmasaydı’’ der demez Rahmi Eyüboğlu ‘’Sen hiç öldün mü, arkadaş?’’ diye sorar ve “ölüm” karşısında tek bir davranış şekli olmadığını söyler.
Eksiklerine rağmen tuhaf bir çekiciliğe, ciddiyete ve sürükleyiciliğe sahip olan Dört Hergele bir daha ispat ediyor ki Yılmaz Atadeniz-İrfan Atasoy iş birliği, aksiyon sinemamızın en safkan örneklerini ortaya çıkarıyor.
Kahramanlarına kazanırken kaybettiren, esas oğlanla esas kızı öpüştürmeyen, karanlık bir Yıldız Savaşları filmi bu. Yan hikâye dediklerine de bakmayın, Yıldız Savaşları filmi olduğunu Güç Uyanıyor’dan çok daha fazla hissettiriyor.
Post Apokaliptik bir ortamda geçen ve Asimov’un yarattığının dışında bir robot mitolojisi içeren, Hollywood harici bir film arıyorsanız Automata'ya şans verebilirsiniz.