Jack Ryan: Gölge Ajan oldukça tatmin edici bir seyirlik. Senaryo, artık iyice eskimiş “ABD-Rus kapışması” fikrini günümüz sosyo-ekonomik şartlarına seyircinin inanacağı şekilde geçirmeyi başarmış.
Eğlenceli, hareketli ve güldürürken düşündüren The Grand Budapest Hotel filminin çıkış noktası Avusturalyalı gazeteci ve yazar Stefan Zweig notlarıdır.
Basit bir hikayeyi samimi ve gösterişsiz sinema diliyle görselleştiren Pozitia Copilului, oyuncularına, özellikle de Luminita Gheorghiu’ya çok şey borçlu.
Found footage alttüründe istenildiğinde çok iyi filmler yapılabiliyor. Peki, Taking of Deborah Logan “çok iyi” filmlerden mi? Bu sorunun cevabı kolay değil.
Coriolanus Trajedisi’nin en önemli sahneleri; kahramanlıklarından dolayı konsül olması düşünülen Gaius Martius’un siyaset arenasında yenilmesi ve sürgüne mahkum edilişi...
The Cut, pek çok kesim tarafından övülür, belki bir propaganda aracı olarak kullanılır, Fatih Akın da filminin ekmeğini yer ama The Cut, filmografisinde kötü bir film olmaktan öteye gidemeyecektir.
Death Race filmi 90’ların aykırı video oyunu Carmageddon’a ilham kaynaklığı yaparken Anderson’un Death Race’i piyasada sayısız kopyası bulunan rutin combat-racing oyunlarından herhangi birinin filmleştirilmesinden fazlası değil.
Charles Laughton’ın dikkat çekici performansı, incelikli set, sahne ve kostüm tasarımına ve unutulmaz makyajlarına rağmen “Island of Lost Souls”un asıl gücü hikayesinde gizlidir.
Türk Sineması’nın geçmişini bilen, bugününü takip eden hemen herkes bir şeyi çok iyi bilir. Biz nitelikli aksiyon-macera filmi çekemeyiz. Son dönemlerde ucuz komediler ile bayık festival filmleriyle boğulan sinemamızdan çıkan ve film sayılabilecek yapımlar bile çok azken; temposu yüksek, dövüş sekansları sağlam,