– Günah çıkarmak istiyorum peder. – Söyle ne yaptın? – Hiçbir şey. Henüz günah işlemedim. Ama işleyeceğim. Yapabileceğim bütün kötülükleri yapacağım. Bask asıllı İspanyalı yönetmen Álex de la Iglesia’nın 2. filmi El Día de la Bestia (Şeytanın Günü), yukarıdaki diyalogla açılıyor. Üstelik
1982 yapımı bu uzaylı hikâyesi aslında yalnızca bir çocuk filmi değil. Zamana karşı koyarak yeniden 2002 de küçük değişikliklerle gösterime girmesi de bunun bir kanıtı. Bu film bir dostluk hikâyesi… Bizden olmayana saygı duymayı, onunla yeniden öğrenmeyi ve yargılamadan sevmeyi salık veren
Sapık demek, Bernard Herrmann'ın harikulade bestesi, Anthony Perkins'in sade ve mükemmel oyunculuğu ve tabi ki Hitchcock'un eşsiz sinematografisi demek...
Hazır olimpiyat açılışı ile adı gündemden düşmezken, Danny Boyle’un fazla göz önünde olmayan iyi işlerinden birini sizlere tanıtmak istedim. 2007 yapımı Günışığı, bir yandan “dünyanın sonu” konseptini işlerken öte yandan tam bir bilim kurgu şöleni sunuyor. Boyle’un bilim kurgusu köklerini 2001: A
Take Carrie to the prom. I dare you! Hiç kuşkusuz Stephen King, gerilim hikayeleri dendiğinde akla gelen en önemli isimlerden birisidir. Yarattığı eşsiz karakterler, büyülü atmosferler, okuyucularının hayal dünyasıyla da bütünleştikçe çok daha büyük bir keyif verir. Onun yazdığı her bir eser
Filmin aşırı rahatsız edici tempo ve kalabalık sorununu da geçtim, düpedüz rezil hatalar ve 'plot hole' dediğimiz senaryo boşlukları ve ucuzluklar da herşeyin üzerine tuz biber ekiyor.