Lifeforce (1986)
Tobe Hooper'ın yönettiği Lifeforce, hayal gücü olarak bambaşka bir kafada, adeta vites değiştirip uçuyor finale doğru!
alt kültür sinema yayını
Livide (2011)
Suspiria’nın yoğun etkisinde kalmış, canlı bir kâbus olarak nitelenebilecek Livide, geriye pek çok soru işareti bırakan bir yapım.
The Amazing Spider-Man (2012)
Çizgi romandaki Örümcek Adam’ın, kanımca en iyi sinemalaştırılmış halini görmek isterseniz buyrun: The Amazing Spider-Man.
Stilize Bir Yeşilçam Avantürü: Hınç (1976)
Hınç günümüz polisiyeleriyle bile aşık atabilecek çok farklı, düşündürücü, hakkettiği yere gelmemiş bir intikam şöleni. Dünya sineması için bile örneğine az rastlanacak iyi bir aksiyon denemesi.
800 Balas (2002)
Iglesia filmlerinde sezilen ahlakçı yan ya da politik mesaj verme kaygısı 800 Balas filminde de var. Konu başlı başına politik aslına bakılırsa.
Paperhouse (1988)
Paperhouse, 1958’de yayınlanan çocuk romanı Marianne Dreams’ten uyarlanmasına rağmen daha çok genç yetişkinlere hitap eden bir film.
Hara-Kiri: Death Of A Samurai / Ichimei (2011)
Yeni Miike filmi Hara-Kiri: Death Of A Samurai, Masaki Kobayashi’nin 1962’de çektiği Hara-Kiri’yi (Seppeku) yeniden yorumluyor.
This Is It (2009)
Tek bir amacı vardı. ‘’İşte bu!’’ diyerek sanat hayatına noktayı koymak. 50 konserden oluşan serisine bu yüzden bu adı vermişti: This is it!
Piranha 3DD (2012)
Piranha 3DD, bir lifeguard'ı canlandıran Knight Rider David Hasselhoff ve çılgın profesör Chistopher Lloyd faktörüne rağmen berbat bir film.
Bread and Roses / Ekmek ve Güller (2000)
İsmini önemli bir toplumsal hareketten alan Ken Loach yönetimindeki Bread and Roses filminden önce grevin gelişiminden bahsetmekte fayda var.
Kansen / Infection (2004)
2004 yapımı Kansen, seyirciyi korkunun doruklarına ulaştırmasa da bir hastane gerilimi olarak düzgün bir iş kotarmış.
The Divide / Mahşer Günü (2011)
The Divide, devamlı farklı gruplara bölünen, bölündükçe diğer grubu yok etmeye şartlanan ve nihayetinde kontrolden çıkan insanlığın umutsuz geleceğine yakılmış bir ağıt.
The Motorcycle Diaries / Motosiklet Günlüğü (2004)
The Motorcycle Diaries, Che'nin bir dönemine ışık tutuyor ve siyasal açıdan olgunlaşma sürecine tanıklık etmemizi sağlıyor.
Citizen Kane (1941)
‘’ Rosebud…’’ Charles Foster Kane, büyük medya patronu ve dünyanın en zengin adamlarından biri ölürken son bir söz söyler; Rosebud… Ve bu sözün peşinden giden bir gazeteci onun hayatını bize anlatmaya başlar. Onu tanıyan ve az ya da çok seven bütün tanıkların
Germinal (1993)
Germinal gibi filmler, verdikleri mesajlarla tarihin tozlu sayfalarına gömülmek yerine her geçen gün önem kazanıyor ve izlenmesi gereken yapımlar arasına giriyor. Eğer siz de bu “maden işçileri gerçeğiyle” karşılaşmaya hazırsanız, Germinal bütün çarpıcılığıyla karşınızda!
The Poughkeepsie Tapes (2007)
The Poughkeepsie Tapes, New York’un kuzeyindeki Poughkeepsie şehrine 1992 yılından beri musallat olmuş hayali bir seri katili konu alıyor.
Deadgirl (2008)
Bazı filmler kaliteleri ne olursa olsun sırf işledikleri konudan ötürü karanlıkta kalmaya mahkum doğuyorlar. Deadgirl, talihsiz bir şekilde geri plana atılmış bir film.
The Bridges of Madison County (1995)
Yasak aşk üzerine çekilmiş yüzlerce film, yazılmış binlerce şarkı vardır. Ama çok azında Bridges Of Madison County de olduğu kadar empati yapabilirsiniz.
Le Moine / The Monk / Şeytanın Yüzü (2011)
The Monk, teknik ve görsel üstünlüklerine rağmen sıradan olmaktan kurtulmayı beceremiyor. Sadece romanın ‘azılı’ hayranlarına tavsiye edilir.
Hatchet (2006)
Hatchet, hayatta kalışını DVD raflarına borçlu olması ile tam da buram buram 80’lerin VHS kültürünü hissettiren bir film.
Beginners (2010)
Beginners aslında yönetmenin küçük bir otobiyografik hikayesi de sayılabilir. O da tıpkı ana karakterimiz gibi yıllar sonra babasının eşcinsel olduğunu öğrenmiş.