Taciz, istismar ve pedofili gibi çok netameli konuları ustaca işleyen The Little Girl Who Lives Down the Lane, sağlam hikâye örgüsü ve muhteşem oyunculuklarıyla öne çıkan kayıp bir hazine.
Cannibal Holocaust ile sinema tarihinin belki de en rahatsız edici filmlerinden birini çekmiş Ruggero Deodato'dan şanına yakışır hasta ruhlu bir film La casa sperduta nel parco.
Maniac Cop üçlemesi özellikle ilk iki film ile çoktan kült statüsüne ulaşmış başarılı çöp film örnekleri. Üçü için de ortak söyleyebileceğim en önemli nokta oyuncu seçimlerinin çok başarılı olduğu.
Yureiyashiki No Kyofu sürprizli sayılabilecek öyküsü, müziği, gotik estetiği, sabit kamera ve karanlıkla dolu geniş ekrandan faydalanan gerilimine kadar başarılı bir film.
The Maid'in tuhaf bir havası var. Filmin ilk bölümünde Rosa'nın çalıştığı evin içinde köşe bucak dolaşan kamera, her an bir hayalet ortaya çıkacakmış gibi yaparak izleyiciyi diken üstünde tutmaya çabalıyor.
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim; *Gore-topu gibi bir zombi filmimiz oldu nihayet… Eğer türle olan zayıf etkileşimi sebebiyle 197O yapımı Ölüler Konuşmaz ki’yi saymazsak Ada-Zombilerin Düğünü, Türk sinemasının ilk zombi filmi… Peki, başarılı mı? Bunu söylemek biraz güç… Filmi proje aşmasından beri takip